Ben 30 yıl 7 aydır Cezaevinde yatmakta olan Tahir CANAN ın oğlu ilhan CANAN. Hepimizin bildiği gibi ülkemiz tarihi kara delikler ile dolu ben 1978 doğumluyum direkt olarak ben yaşamasam da bu ülkede Darbeler, işkenceler, idamlar yaşandı Vatanseverler Vatan haini ilan edildi. Binlerce insan cezaevlerinden geçirildi.
12 Eylül ile hesaplaşmanın çokça bahsedildiği bir dönemde İnsan Hak ve Özgürlüklerinin konuşulduğu Anayasa çalışmalarının yapıldığı bir dönemde babam Tahir CANAN kendi deyimi ile CEZAEVİNDE UNUTULAN adam. SIKIYÖNETİM mahkemeleri ve DGM’lerin verdiği kararlar nedeniyle 30 Yıl 5 aydır cezaevinde.
Bugün Ne SIKIYÖNETİM MAHKEMELERİ var, Ne DGM ler var. Ne OHAL var. Bunların hepsi kalktı. Güya Demokratikleştik, Özgürleştik geçmişle, 12 Eylül le hesaplaştık.
Benim anlamadığım tüm bunların sonuçları yüzünden Cezaevinde olan Tahir CANAN neden Cezaevinde ?!
Tahir CANAN ın cezaevinde yatıyor olması tam bir HUKUKSUZLUK ve VİCDANSIZLIKTIR.
Hukukun üstünlüğüne inanan, İnsan hak ve Özgürlüklerine önemini bilen, Özgürlükler meselesinde VİCDAN ve AHLAK sahibi tüm Aydın, Yazar, Gazeteci, Siyasetçi Ülkemizin aydınlık yüzü değerli insanlarımızdan bu mücadelemize destek vermelerini bekliyoruz.
Bu konuda şuana kadar bizlere destek veren tüm dostlarımıza da çok teşekkür ediyoruz.
Tahir CANAN 30 Yıl 5 aydır Cezaevinde yatmakta ve 2025 e kadarda yatacağı söylenmesine rağmen Bu ülkede;
Haluk KIRCI, Mehmet Ali AĞCA, Van Depreminde Cem EMİR ve Sebahattin YILMAZ nezdinde göçük altında kalanların katilleri özgür.
İlhan CANAN
Keyfi olarak, Malatya 1Nolu DGM’nin, cezayı bütün sonuçlarıyla kaldıran kararı uygulanmadığı için içerde tutuluyorum. Bu nasıl bir iş derseniz; Malatya 1. Nolu DGM’nin kararı Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin keyfi yorumuna uğruyor. “Ceza kalksa da suç devam eder.” diyor. Yani ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılıyor ama uygulamada ceza tam olarak devam ediyor! Sorun bu! Aşağıda açıklayacağım ama önce bir iki temel olguya değinmek de gerekiyor.
Aslında hukuk benim bütün yargılama sürecimde hiçbir biçimde çalışmadı. Sıkıyönetim yargılamaları polis fezlekesini, polis kanaatini temel veri, hukuki dayanak olarak kabul etti! Cezayı kesti! O günden beri yanlışlar yanlışlara eklenerek devam ettirildi. Sıkıyönetim yargılamaları hukuki yargılamalar olarak kabul edildi! Arkasından özel yetkili mahkemeler sıkıyönetim mahkemelerinin devamı olarak çalıştı. Hala da çalışıyor! Hukuk, 7 başlı bir ejderha gibi ezilenlerin üzerine çullandı. Haliyle hukuksuzluk kanıksanarak hukuk haline getirildi. İyileştirmeden söz edildiğinde bilinmelidir ki daha kötü kurallar konuldu. Bu süreç biraz da o kötüler içinde nefes almaya çalışma halini veriyor insana. Fakat nefes alalım derken bir bakıyoruz ki boğazımız daha fazla sıkılıyor.
Sadece benim özgünümde yaşanan trajedi Aziz Nesin’in ünlü oyunu, romanı “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” gibi! İşlerine geldiğinde cezan yok, ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmış! Ama işlerine gelmediğinde cezan kalksa da suç devam eder! Onun içinde 1993/175 Esas, 1994’de Malatya 1. DGM’nin 12 Yıl 6 Ay verdiği ceza ile uğradığım hak kayıpları bu ceza kalkmasına rağmen (2003/132 Esas, 2003/113 Karar)¹ hiç ceza kalkmamış gibi ceza infaz ediliyor. Aslında burjuvazi kendi hukukunu kendi normuna uygun uygulasa idi! Beni 2003, 21 Ekim’inde tahliye etmesi gerekirdi.* Burjuvazi şu durumda kendi normuna da uymamakta. Şu halde teorik olarak ceza bütün sonuçlarıyla kalkmış, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiş! Ancak pratikteki uygulama ise hem kalkan cezanın cezasını infaz ediyor hem de o cezaya bağlı olarak geri alınan infazı ceza olarak uyguluyor.
Bu hatalı uygulamalar için defalarca Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne yazdım. Adalet Bakanlığı yetkilileri ise uygulamanın doğru olduğunda ısrar ediyorlar. Yani kalkan bir cezanın kararının pratik olarak infaza yansıtılmasında, mahkeme kararının uygulanmamasında hiçbir problem yokmuş! Sanki Adalet Bakanı adaletin doğru işlemesinden, hukuk birliğinin sağlanmasından sorumlu değilmiş gibi bir tutum içinde. Adeta adaletle Tarım ve Köy İşleri Bakanı kadar uzak, Orman Bakanı kadar da yabancı durmakta. Yıllardır orman kanunuyla içerde tutuluyorum ve bunu görmüyor. Görmek de istemiyor.
En son, hatalı infaz uygulayan Gebze Ağır Ceza Mahkemesi’ne infazdaki hatanın düzeltilmesi için meşruten (2002/216) tahliye kararının kaldırılması için dilekçe verdim. Önce bu talebim Gebze Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Sonra temyiz ettim. Temyizi inceleyen Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Gebze Ağır Ceza Mahkemesi kararının hukuki dayanağını göstermediğini belirtti. İnfaz dosyası üzerinde inceleme yapılarak karara gidilmesi önerildi. Gebze Ağır Ceza Mahkemesi infaz dosyasını inceleyerek karara gittiğinde “Mahkememizin meşruten tahliye kararı uygulanamaz hale gelmiştir, meşruten tahliye konusunun ortadan kalkması nedeniyle talebin kabulüne” denmiş. Mahkeme böylece hatalı infaz uyguladığını kabul etmiş. Daha öneki (2002/216) meşruten tahliye kararını (2011/16 Ek Kararıyla) kaldırmış.
Ancak mahkemenin bu kararı Bandırma İnfaz Savcısı Onur Oğuzer’i memnun etmemiş. Derhal mahkeme kararına itiraz etmiş. Eski hatalı uygulamaların devam etmesi için talepte bulunmuş. (Tabi savcılık mahkeme kararına itiraz ediyor ama mahkeme kararını d benden gizliyor, mahkeme kararını tebliğ etmiyor.) Çünkü Gebze Ağır Ceza Mahkemesi 2011/16 kararına göre beni 1 saat dahi cezaevinde tutmaları suçtu. Savcılık açıkça bu suçu işlemiş. Mahkeme kararı olmadan beni aylarca cezaevinde tutmuş.(Dosyanın temyiz süresi) Zaten Gebze Ağır Ceza Mahkemesi de savcılığın itirazını reddetmiş. Ama bir üst mahkemeye göndermiş. Benden habersiz dosyanın itiraz süreci karara bağlanana kadar da ben öylece beklemişim!
Gebze Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığının itirazını reddetmiş. Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiş. Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığının itirazını kabul etmiş. Dosya Gebze- Kartal arası gidip gelmiş. Gebze kararında direnmiş. Kartal reddetmiş. Tam bir yılan hikâyesi. Sonunda dosya Bandırma’ya geldi. Kartal’ın kararına itiraz ettim. Dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne gitti. Oradan çıkan ise mahkemenin takdir hakkına rağmen Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi aleyhine yazılı emir yoluna gidilmemiş deniyor. Bu da adalet bakanlığı yetkililerinin keyfi davranış sergilediklerinin açık göstergesidir. Çünkü ortada iki mahkeme kendi kararlarında direnmişler. Karara son noktayı koyması gereken yer de Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü değil Yargıtay olması gerekirdi.
Sonuç olarak hiçbir hukuki dayanağı olmadan keyfi olarak cezaevinde tutuluyorum. Saygılarımla…
Tahir CANAN
Bandırma M tipi Ceza ve Tutukevi
B-8 Koğuşu
Bandırma BALIKESİR
Bugün Ne SIKIYÖNETİM MAHKEMELERİ var, Ne DGM ler var. Ne OHAL var. Bunların hepsi kalktı. Güya Demokratikleştik, Özgürleştik geçmişle, 12 Eylül le hesaplaştık.
Benim anlamadığım tüm bunların sonuçları yüzünden Cezaevinde olan Tahir CANAN neden Cezaevinde ?!
Tahir CANAN ın cezaevinde yatıyor olması tam bir HUKUKSUZLUK ve VİCDANSIZLIKTIR.
Hukukun üstünlüğüne inanan, İnsan hak ve Özgürlüklerine önemini bilen, Özgürlükler meselesinde VİCDAN ve AHLAK sahibi tüm Aydın, Yazar, Gazeteci, Siyasetçi Ülkemizin aydınlık yüzü değerli insanlarımızdan bu mücadelemize destek vermelerini bekliyoruz.
Bu konuda şuana kadar bizlere destek veren tüm dostlarımıza da çok teşekkür ediyoruz.
Tahir CANAN 30 Yıl 5 aydır Cezaevinde yatmakta ve 2025 e kadarda yatacağı söylenmesine rağmen Bu ülkede;
Haluk KIRCI, Mehmet Ali AĞCA, Van Depreminde Cem EMİR ve Sebahattin YILMAZ nezdinde göçük altında kalanların katilleri özgür.
İlhan CANAN
KAMUOYUNA AÇIK BİLGİ
Keyfi olarak, Malatya 1Nolu DGM’nin, cezayı bütün sonuçlarıyla kaldıran kararı uygulanmadığı için içerde tutuluyorum. Bu nasıl bir iş derseniz; Malatya 1. Nolu DGM’nin kararı Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin keyfi yorumuna uğruyor. “Ceza kalksa da suç devam eder.” diyor. Yani ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılıyor ama uygulamada ceza tam olarak devam ediyor! Sorun bu! Aşağıda açıklayacağım ama önce bir iki temel olguya değinmek de gerekiyor.
Aslında hukuk benim bütün yargılama sürecimde hiçbir biçimde çalışmadı. Sıkıyönetim yargılamaları polis fezlekesini, polis kanaatini temel veri, hukuki dayanak olarak kabul etti! Cezayı kesti! O günden beri yanlışlar yanlışlara eklenerek devam ettirildi. Sıkıyönetim yargılamaları hukuki yargılamalar olarak kabul edildi! Arkasından özel yetkili mahkemeler sıkıyönetim mahkemelerinin devamı olarak çalıştı. Hala da çalışıyor! Hukuk, 7 başlı bir ejderha gibi ezilenlerin üzerine çullandı. Haliyle hukuksuzluk kanıksanarak hukuk haline getirildi. İyileştirmeden söz edildiğinde bilinmelidir ki daha kötü kurallar konuldu. Bu süreç biraz da o kötüler içinde nefes almaya çalışma halini veriyor insana. Fakat nefes alalım derken bir bakıyoruz ki boğazımız daha fazla sıkılıyor.
Sadece benim özgünümde yaşanan trajedi Aziz Nesin’in ünlü oyunu, romanı “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” gibi! İşlerine geldiğinde cezan yok, ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmış! Ama işlerine gelmediğinde cezan kalksa da suç devam eder! Onun içinde 1993/175 Esas, 1994’de Malatya 1. DGM’nin 12 Yıl 6 Ay verdiği ceza ile uğradığım hak kayıpları bu ceza kalkmasına rağmen (2003/132 Esas, 2003/113 Karar)¹ hiç ceza kalkmamış gibi ceza infaz ediliyor. Aslında burjuvazi kendi hukukunu kendi normuna uygun uygulasa idi! Beni 2003, 21 Ekim’inde tahliye etmesi gerekirdi.* Burjuvazi şu durumda kendi normuna da uymamakta. Şu halde teorik olarak ceza bütün sonuçlarıyla kalkmış, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiş! Ancak pratikteki uygulama ise hem kalkan cezanın cezasını infaz ediyor hem de o cezaya bağlı olarak geri alınan infazı ceza olarak uyguluyor.
Bu hatalı uygulamalar için defalarca Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne yazdım. Adalet Bakanlığı yetkilileri ise uygulamanın doğru olduğunda ısrar ediyorlar. Yani kalkan bir cezanın kararının pratik olarak infaza yansıtılmasında, mahkeme kararının uygulanmamasında hiçbir problem yokmuş! Sanki Adalet Bakanı adaletin doğru işlemesinden, hukuk birliğinin sağlanmasından sorumlu değilmiş gibi bir tutum içinde. Adeta adaletle Tarım ve Köy İşleri Bakanı kadar uzak, Orman Bakanı kadar da yabancı durmakta. Yıllardır orman kanunuyla içerde tutuluyorum ve bunu görmüyor. Görmek de istemiyor.
En son, hatalı infaz uygulayan Gebze Ağır Ceza Mahkemesi’ne infazdaki hatanın düzeltilmesi için meşruten (2002/216) tahliye kararının kaldırılması için dilekçe verdim. Önce bu talebim Gebze Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Sonra temyiz ettim. Temyizi inceleyen Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Gebze Ağır Ceza Mahkemesi kararının hukuki dayanağını göstermediğini belirtti. İnfaz dosyası üzerinde inceleme yapılarak karara gidilmesi önerildi. Gebze Ağır Ceza Mahkemesi infaz dosyasını inceleyerek karara gittiğinde “Mahkememizin meşruten tahliye kararı uygulanamaz hale gelmiştir, meşruten tahliye konusunun ortadan kalkması nedeniyle talebin kabulüne” denmiş. Mahkeme böylece hatalı infaz uyguladığını kabul etmiş. Daha öneki (2002/216) meşruten tahliye kararını (2011/16 Ek Kararıyla) kaldırmış.
Ancak mahkemenin bu kararı Bandırma İnfaz Savcısı Onur Oğuzer’i memnun etmemiş. Derhal mahkeme kararına itiraz etmiş. Eski hatalı uygulamaların devam etmesi için talepte bulunmuş. (Tabi savcılık mahkeme kararına itiraz ediyor ama mahkeme kararını d benden gizliyor, mahkeme kararını tebliğ etmiyor.) Çünkü Gebze Ağır Ceza Mahkemesi 2011/16 kararına göre beni 1 saat dahi cezaevinde tutmaları suçtu. Savcılık açıkça bu suçu işlemiş. Mahkeme kararı olmadan beni aylarca cezaevinde tutmuş.(Dosyanın temyiz süresi) Zaten Gebze Ağır Ceza Mahkemesi de savcılığın itirazını reddetmiş. Ama bir üst mahkemeye göndermiş. Benden habersiz dosyanın itiraz süreci karara bağlanana kadar da ben öylece beklemişim!
Gebze Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığının itirazını reddetmiş. Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiş. Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığının itirazını kabul etmiş. Dosya Gebze- Kartal arası gidip gelmiş. Gebze kararında direnmiş. Kartal reddetmiş. Tam bir yılan hikâyesi. Sonunda dosya Bandırma’ya geldi. Kartal’ın kararına itiraz ettim. Dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne gitti. Oradan çıkan ise mahkemenin takdir hakkına rağmen Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi aleyhine yazılı emir yoluna gidilmemiş deniyor. Bu da adalet bakanlığı yetkililerinin keyfi davranış sergilediklerinin açık göstergesidir. Çünkü ortada iki mahkeme kendi kararlarında direnmişler. Karara son noktayı koyması gereken yer de Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü değil Yargıtay olması gerekirdi.
Sonuç olarak hiçbir hukuki dayanağı olmadan keyfi olarak cezaevinde tutuluyorum. Saygılarımla…
Tahir CANAN
Bandırma M tipi Ceza ve Tutukevi
B-8 Koğuşu
Bandırma BALIKESİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder