Türkiye
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), TÜİK
tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi Haziran 2014 dönem sonuçlarını
değerlendirdi:
1) Mevsim
etkilerinden arındırılmış resmi işsizlik oranı yeni seriye göre % 9,9 ile son
42 ayın zirvesine ulaştı. İşsizlik oranı ekonomik krizin etkisinin ağır bir
biçimde yaşandığı 2009 yılı ile 2010 yılından sonra en yüksek seviyesine
yükseldi. İşsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1 puan, artış
gösterdi. Bu durum ekonomideki yavaşlama ile paralellik gösteriyor. Türkiye
ekonomisi 2014 yılının ikinci çeyreğinde % 2,1’lik büyüme oranı ile 2002
yılından bu yana krizin etkilerinin en ağır biçimde yaşandığı 2009 yılı hariç
en düşük oranında gerçekleşti.
2) Haziran
2014 döneminde umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş
arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle
işsiz sayılmayanlar (umutsuzlar) da dahil edildiğinde işsizlik oranı % 9,1
değil, % 17,8, işsiz sayısı da 2 milyon 654 bin değil, 5 milyon 168 bin kişi
olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlik kadınlar için % 24 seviyesine
yükseldi.
3) Kendine
uygun tam zamanlı bir iş bulamadığı için çeşitli işlerde 1 saatliğine bile
olsun çalışıyor görünenler ile çalıştığı işten memnun olmayıp değiştirmek
isteyen çaresizlerin sayısı ise 1 milyon 131 bin olarak gerçekleşti.
Çaresizler, umutsuzlar ve resmi işsizlerin toplam sayısı 6 milyon 298 bin oldu.
Geniş istihdam içinde umutsuzların, çaresizlerin ve resmi işsizlerin payı %
21,6 düzeyindedir.
4) Türkiye
İstatistik Kurumu Şubat 2014 dönemiyle birlikte yeni bir hesaplama yöntemi ve
seri kullanmaya başladı. Uluslararası norm ve standartlar dikkate alınarak veri
derleme araçları zenginleştirildi. Ancak aynı zamanda resmi olarak işsiz
sayılanların kapsamı da daraltıldı. Önceki uygulamada, referans dönemi içinde
“son üç ay” içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki
hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak
değerlendiriliyordu. Yeni uygulamada ise yalnızca “son dört hafta” içerisinde
iş arama kanallarından en az birini kullanan ve iki hafta içinde işbaşı
yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak ele alınıyor. Yani 1,5-2 ay
önce iş başvurusu yapmış olan ve işe başlamaya hazır bir kişi işsiz kategorisi
dışına çıkartıldı. Bu kişiler “işgücüne dahil olmayanlar” başlığında, “İş
aramayıp, çalışmaya hazır olanlar” kategorisinde “diğer” sınıflandırmasında
değerlendirildi. Bir önceki seri için geçtiğimiz yıl Haziran döneminde bu kategori
(diğer) içerisinde yer alan kişi sayısı 1 milyon 480 bin kişi iken yeni seride
mevcut dönem için bu rakam 1 milyon 930 bin olarak gerçekleşti. İki ayrı seride iki farklı yılın aynı
dönemler için yaşanan 450 bin kişilik bu artışın önemli oranda yöntem değişikliğinden
kaynaklı olarak yaşandığı ve bu kişilerin işsiz kategorisi dışına atıldığı söylenebilir.
5) TÜİK’in
ekonometrik modelle Şubat 2014 serisi için tahmin ettiği geçmiş ayların
verilerine göre Haziran 2013 döneminde işsizlik oranı yüzde 8,1, işsiz sayısı
ise 2 milyon 263 bin olarak tespit edildi. Oysa önceki 2005 serisinde Haziran
2013 dönemi için bu oran ve rakam sırası ile yüzde 8,8 ve 2 milyon 525 bin idi.
Buna göre TÜİK’in resmi işsiz oranı geçtiğimiz yılın haziran dönemi için yeni
seriye göre yapılan tahminde, eski seriye göre 0,7 puan düşük çıktı. Eski
seriye göre Haziran 2014 verisinin kaç olacağını tahmin etmek yöntem
değişikliği nedeniyle mevcut veriler üzerinden mümkün görünmemektedir. Bu
konuda gerekli hesaplamaları yapmak TÜİK’in sorumlulukları arasındadır.
6) Yine
TÜİK’in yeni seri için tahmin ettiği verilere göre Haziran 2014 dönemi için
işsizlik oranı geçtiğimiz yılın Haziran dönemine göre % 0,6 puan artış gösterdi
ve yeni seriye göre yüzde 9,1 oldu. İşsiz sayısı ise 288 bin artışla 2 milyon
551 bin oldu.
7) TÜİK’in
yeni yöntemi ve yaptığı tahmini hesaplara göre hem isşizlik oranı hem de işsiz
sayısı azalmış görünmektedir. Oysa Türkiye’de işsizlik gerçeğinde bir
değişiklik olmadı. Sadece işsizlik daha da gizlenmiş oldu. Örneğin son 1 aydan
3 aya kadar başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli nedenlerle iş arama
kanallarından birini kullanmayan ancak işe başlamaya hazır olanlar önceki
hesaplamalarda işsiz kategorisinde değerlendirilirken yeni seride istihdamda
kabul edilmiyorlar.
8) TÜİK
yeni serisinde daha önceki seride olan ve anket soru formunda yer alan işin
sürekliliği ile ilgili verileri açıklamaktan vazgeçmiştir. Geçici çalışanların
sayısındaki gelişim istihdamın niteliği açısından son derece önemli bir
değişkendir. Bu verinin artık paylaşılmaması son derece sakıncalıdır. Bu keyfi
tutumdan vazgeçilmelidir.
Türkiye
haftalık çalışma sürelerinin emsallerine göre çok daha yüksek olduğu bir
ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında haftalık çalışma
sürelerindeki fark 12 saati bulmaktadır. Buna göre Türkiye’de 5 kişinin
yapacağı işi 4 kişi yapmaktadır. Bir yandan işgücüne katılım oranlarını
yükseltirken, öte yandan işsizlik verileri ile mücadele etmenin yegâne yolu,
gelir kaybına yol açmaksızın haftalık çalışma sürelerini azaltmaktan
geçmektedir. Buna karşın hükümet ve sermaye çevreleri işsizlik verilerindeki
artışı, istihdam yapısının niteliğini bozarak, yani yoğun çalışma koşulları
altında, daha esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırarak
durdurmanın reçetelerini topluma sunmaktadır. Hükümet işveren çevrelerinin
taleplerini Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile programlaştırmıştır. Ucuz
işgücü için, taşeron çalışmayı yaygınlaştırmayı, kıdem tazminatını fona
devrederek ortadan kaldırmayı, kölelik bürolarını hayata geçirmeyi hedefleyen
bu belge hükümetin uygulama açısından gündemindedir. İşsizlikle mücadeleyi,
çalışma koşullarını kötüleştirerek, ücretleri düşürerek çözmeye çalışan bu
anlayışa karşı durulmalıdır. Bu stratejinin sonuçları Soma’da, Mecidiyeköy’de
ve Türkiye’nin dört bir yanında acı bir biçimde görülmektedir. Bu strateji
işsizliğin “ne iş olsa yaparım” başlığı altında gizlenmesi, işletmelerin karını
insanların yaşamının önüne alma stratejisidir. İşsizlikle gerçek mücadele için;
- Haftalık
çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için
uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
- Herkese
en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
- Herkes
için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
- Sendikal
hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar
kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli
yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- Taşeronlaşma
ve kayıt dışı istihdam engellenmelidir.
- Kamu
girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele
alınmalıdır.
- Kamuda
personel açığı derhal kapatılmalıdır.
- Kadın
istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü
piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım
hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım
hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder