AZINLIK OKULLARININ TEMEL SORUNLARI
VE YENİ ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ'NİN GETİR(ME)DİKLERİ
20 Mart 2012’de 28239 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği konusunda basında yer alan "MEB'den azınlıklara okul hakkı", "TC vatandaşı olmayanlara azınlık okullarında eğitim hakkı", "MEB’den azınlık açılımı”, “Bu okullarda yalnız kendi azınlığına mensup TC vatandaşlarının çocukları okuyabilir ifadesi kaldırıldı" vb. başlık ve haberlerle yeni yönetmelikle azınlık okullarının sorunlarına çözüm getirilmiş gibi bir hava yaratıldı. Oysa azınlık okullarının yaşadıkları sorunlar hâlâ olduğu gibi durmaktadır.
AZINLIK OKULLARI HAKKINDA
20. Yüzyıla kadar Anadolu’da binlerce azınlık okulu vardı, bugün sadece 22’si hayatta
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre 1894 yılında, tüm İmparatorluk bünyesinde kapsamlı bir özerklikten yararlanan 6.437 gayrimüslim okulu bulunmaktaydı. Bunlar arasında Rumlara, Gregoryen Ermenilere, Ermeni Katoliklere, Musevilere, Bulgarlara, Sırplara, Ulahlara, Katoliklere, Bulgar Katoliklere, Ermeni Protestanlara,Rum Katoliklere, Süryanilere, Keldanilere, Süryani Katoliklere, Keldani Katoliklere, Marunilere, Samirilere ve Yakubilere ait okullar bulunmaktaydı.[1] Sadece İstanbul’da Rum, Ermeni, Ermeni Katolik, Musevi ve Bulgarlara ait 302 okul bulunmaktaydı ve bu okullarda toplam 29.850 öğrenci okumaktaydı.[2]
Ermeni Patrikhanesi’nin 1901 yılında hazırladığı çizelgeye göre ise aynı yıl Anadolu’da 818 Gregoryen Ermeni okulu bulunmaktaydı ki bu sayı sadece semt okullarını kapsamakta; Katolik ve Protestan Ermeni okullarını, merkezi ve yüksek okullar ile özel okulları kapsamamaktaydı.
1913-1914 öğretim yılında ise vilayet ve livalardaki (bağımsız sancaklardaki) özel iptidailerde (ilkokul) cemaatlere ait okul sayısı 2.596’ydı ve bunların dağılımı şöyleydi: 1.245 Rum okulu, 1.084 Ermeni okulu, 131 Musevi okulu, 6 Bulgar okulu, 1 Keldani okulu, 29 Süryani okulu, 35 Maruni okulu, 2 Protestan okulu, 46 Katolik okulu, 1 Samiri okulu.[3]
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasından sonra sadece Ermeni, Rum ve Musevilerin kendi dilerinde eğitim veren kurumlarını yönetme hakları korundu. Lozan Antlaşması’nın 40. ve 41. maddeleri ile varlıkları güvenceye alınan azınlık okulları pek çok bürokratik sınırlama ve dış siyasete bağlı olarak sürekli değişen haksız uygulamalara maruz bırakıldı. Bu uygulamalar ve eğitim sistemindeki genel problemler "azınlık" okullarının yıldan yıla öğrenci kaybetmesine ve çoğunun kapanmasına yol açtı. 1924-1925 öğretim yılında dahi ülkede 138 azınlık okulu varken, bugün Türkiye’de tamamı İstanbul’da olmak üzere sadece 16 Ermeni okulu, 5 Rum okulu ve 1 Musevi okulu bulunmakta ve bu okullarda toplam 3.070 dolayında Ermeni, 210 Rum ve 580 Musevi öğrenci okumaktadır. Özellikle Rum okullarında kapasitelerinin çok altında sayıda öğrenci okumaktadır. Örneğin Zoğrafyon Rum Lisesi’nin öğrenci kapasitesi 300 kadarken, okula kayıtlı öğrenci sayısı 42’dir. Resmi olarak açık gözüktüğü halde öğrenci yetersizliği ve başka nedenlerle faaliyet yürütemeyen 20’nin üzerinde azınlık okulu bulunmaktadır. Öğrenim vermekte olan azınlık okullarının açık kalabilmesi için onyıllardır yaşadıkları sorunların acilen çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki uluslararası ve bölgesel sözleşmeler ve birçok ülkedeki uygulamaların belirlediği standartlar azınlıklara kendi dillerinde eğitim veren eğitim kurumlarını kurma ve yönetme hakkı verirken, devletlerin de azınlık okullarının idaresini zorlaştırmayacak kurallar koymalarını, öğretmen yetiştirilmesi ve ders materyallerinin hazırlanması ile okul giderlerinin karşılanması gibi konularda azınlık okullarına her türlü desteği vermelerini gerekli kılar. Aşağıda azınlık okullarının yaşadıkları sorunlardan, doğrudan kanun ve yönetmelikle ilgili olanlar kısaca ele alınmıştır: