21 Aralık 2011 Çarşamba

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon'un Fransa'daki yasa hakkındaki açıklaması

BASIN AÇIKLAMASI
21 Aralık 2011
FRANSIZ PARLAMENTOSU’NU BIRAKALIM, İNKARA KARŞI SESİMİZİ YÜKSELTELİM
Fransa Parlamentosu’nda 22 Aralık 2011 Perşembe günü görüşülecek olan soykırımın inkârını yasaklayan yasa tasarısına karşı Türkiye, en geniş kesimleriyle birleşmiş durumda. Devletin bildik inkâr ve tehdit politikalarına, iş kuruluşlarından tüketici derneklerine kadar sivil toplumdan gelen desteğin yanı sıra, Türkiye’nin aydın kamuoyunda da yasa tasarısına karşıgüçlü bir görüş birliği oluşmuş görünüyor. Yasaya karşı argümanların ortak noktası düşünce ve ifade özgürlüğü. Ermeni soykırımı da dahil olmak üzere Fransa’nın resmen tanıdığı soykırımların inkârının yasaklanmasının düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlali anlamına geleceği öne sürülüyor. 
IHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak bizler, soykırım gibi bir insanlık suçunun inkârının hiçbir şekilde düşünce ve ifade özgürlüğünün gerçekleşmesi ve düşünceyi ifade hakkının kullanılması olarak kabul edilemeyeceğini savunuyor ve bunda ısrar ediyoruz.
Bir halkın tüm toplumsal dokusu, meslekleri, sanat eserleri, tarihi mirasıyla birlikte, devlet tarafından bile isteye, planlayarak yok edildiği gerçeğinin inkârı, işlenen bu suçu savunmak demektir, şiddeti aklamak demektir. İnkâr, bu yüzden düşünce özgürlüğünün bir gereği değil, Türkiye’de ve dünyanın her yerinde soykırımdan kurtulanların bugün yaşamakta olan torunlarına ve soykırım kurbanlarının anısına karşı uygulanan bir şiddettir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok sayıda kararında, şiddet içeren düşüncenin savunulmasını düşünce özgürlüğünün hayata geçirilmesi olarak kabul edilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni, Aralık 1948’de kabul etmiş ve Sözleşme Ocak 1951’de yürürlüğe girmiştir. O günden bu yana insanlık tarihinin utancı olan Holokost, yani Yahudi soykırımının inkârı birçok ülkede para cezası ve hapisle cezalandırılmaktadır.
Bugün Holokost’u inkâr edenler için, Avusturya’da 6 ay-20 yıl, Belçika’da para cezası ve 1 yıl, Çek Cumhuriyeti’nde 6 ay-2 yıl, Almanya’da para cezası ve 6 ay-5 yıl, Fransa’da para cezası ve 1 ay-2 yıl, İtalya’da 3-4 yıl, Litvanya’da para cezası ve 1-10 yıl arasında hapis cezası öngören yasalar yürürlüktedir.  Başka bir deyişle soykırımın inkârının cezalandırılması ne yenidir, ne de sadece Fransa’ya özgüdür.
Yakın zamanda da bu konuda örnek olması gereken bir olay, 1 Şubat2011’de Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi din adamlarından oluşan yaklaşık 150 kişilik bir grubun Holokost’un simgelerinden Auschwitz Toplama Kampı’nı ziyareti sırasında yaşandı. Ziyaret sırasında Müslümanlar adına konuşan Bosna-Hersek Reis-Ul-Uleması Mustafa Çeriç, Yahudi soykırımı ya da Srebrenitsa’daki Müslüman soykırımını inkâr edenlerin bu suça ortaklık etmiş olacaklarını söyledi.
Bugün muhalif kanattan Fransa Parlamentosu’nda bu yasa tasarına karşı çıkanların ikinci bir dayanağı Hrant Dink’in anısıdır. Hrant Dink 2006 yılında yabancı ülkelerin parlamentolarında inkârı yasaklayan yasa tasarılarının görüşülmesine ve bu yasaların kabulüne karşı çıkmıştı. Bugün bu yasa tasarısına karşı çıkarken devletin özel savaş mekanizmaları ile faşist odakların işbirliğiyle katledilen Hrant Dink’in bundan yıllar önce dile getirdiği düşüncelerini dayanak yapmanın her bakımdan yanlış olduğuna inanıyoruz. Hrant Dink’in aradan geçen yıllardan sonra bugün ne düşüneceği konusunda kimsenin kehanette bulunamayacağı bir yana, esasen,  bağımsız düşünceyi savunan herkesin etki altında kalmadan kanaat geliştirme hakkının, kendilerinin savunduğu düşünce özgürlüğünün temelini oluşturduğuna inanıyoruz.
Sonuç olarak, Türkiye’de TOBB, TÜSİAD başta olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarını, kanaat önderleri ve aydınları, devletin izlediği çizgiyi güçlendirecek şekilde Fransa Parlamentosu’na karşı kampanya yürütmek yerine Ermeni soykırımının, aynı yıllarda gerçekleştirilen Süryani/Asuri soykırımının, genelde bir bütün olarak Anadolu Rumları dahil işlenen etnik temizlik suçlarının devlet ve toplum tarafından tanınması için çaba harcamaya davet ediyoruz.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon


14 Eylül 2011 Çarşamba

ahmet şık neyle suçlanıyor?

5) ŞÜPHELİ AHMET ŞIK:

Şüpheli 03.03.2011 günü yakalanarak gözaltına alınmış, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde susma hakkını kullanmış, 05.03.2011 günü ise Savcılığımızda ayrıntılı ifade vermiştir. Alınan ifadesinde özetle;
            Kendisine ait kitap çalışmasının Soner Yalçın’ın bilgisayarında bulunmasının nedenini bilmediğini, Hüseyin Soner Yalçın'ı tanımadığını, “İmamın Ordusu” isimli kitabı tek başına yazdığını, ODATV’de ele geçirilen kitap çalışmasının sonundaki notların kitabı yazarken yazdığı notlar olduğunu, bu notları kimsenin kendisine yazdırmadığını, notların kitabın 3 ay önceki hali olduğunu,
            Sabri Uzun’la, İstihbarat Başkanlığı yaptığı dönemde bir haberle alakalı görüşmek için tanıştıklarını, Ergenekonun medya yapılanması içerisinde yer almadığını, örgüt üyesi olmadığını, örgütün amaçları doğrultusunda da herhangi bir kitap yazma gayreti içerisinde olmadığını beyan etmiştir.
            Şüpheli Ahmet Şık her ne kadar ifadesinde, Hüseyin Soner Yalçın’ı tanımadığını beyan etmişse de; soruşturma kapsamında Hüseyin Soner Yalçın’ın örgütsel talimatlarının yazılı olduğu birçok belge elde edilmiş, bu talimatların içeriğinde de Ahmet Şık’ın örgüt faaliyetleri kapsamında yapması gereken görevlerin yazılı olduğu anlaşılmıştır. Bu durumu gösterir delillere bakıldığında;
            “Sabri Uzun” isimli word belgesinde; “Sabrinin Kitap konusunda çekincesi var ikna etmeye çalışalım, kitabı seçimden önce yetişmeli. Nedim Ahmet Şık’la bu konuda görüşsün, Kitaba çalışırken cesur olun. Çıkarma ve ekleme yapmaktan çekinmeyin. Bu kitap Simondan daha kapsamlı olmalı. Nedimi kutlarım. Ahmet’i çalıştırsın. Hanefi çıkacak ve size katılacak. Emin ve Sabri’ye moral verin. Sabri adıyla çıkmasına zorlayın. Çabuk olması şart. Seçimden önce yetişsin.” yazdığı tespit edilmiştir.
            Bilirkişilerce incelemesi yapılan bahse konu word dosyasının teknik özelliklerine bakıldığında 20.12.2010 11:29 tarihinde “soner” isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak yukarıda izahı yapılan belgenin oluşturucusunun “soner” olması hususu göz önünde bulundurulduğunda, Hüseyin Soner Yalçın’ın Ahmet Şık’a örgütsel faaliyetler kapsamında görevler verdiği anlaşılmıştır.
            Şüpheli Ahmet Şık’ın ikametinden ele geçirilen dijital veriler üzerinde yapılan bilirkişi incelemeleri neticesinde, “000KITAPSON”, “Ahmet Kitap” ve “KİITAPPPPPPPPPPPPP” isimli 3 ayrı word dosyası bulunmuş, bu word dosyalarının içeriklerine bakıldığında “İMAMIN ORDUSU” başlıklı bir örgütsel doküman olduğu tespit edilmiştir. Yine ODATV’de yapılan aramalar sonucu elde edilen dijital verilerde de “000KITAP” isimli “İMAMIN ORDUSU” başlıklı bir örgütsel doküman elde edilmiştir.
            “ULUSAL MEDYA 2010” isimli örgüt dokümanında “STRATEJİ” başlığı altında, “Operasyon sürecini yürüten kurumlara mensup olup tezlerimize ve faaliyetlerimize destek veren, kamuoyunun yakından tanıdığı ve güvendiği kişilere, Ergenekon ve benzeri davaların tertip olduğu yönünde açıklama ve yayın yaptırılması için bilgi, belge ve teknik destek sağlanmalıdır.” şeklinde bir stratejinin yazdığı görülmüştür.
            ODATV ve şüphelilerden ele geçirilen delillere bakıldığında bu stratejinin aynen uygulandığı ve bu kapsamda Ahmet Şık’a “İMAMIN ORDUSU” isimli örgütsel dokümanın hazırlatıldığı, ancak elde edilen delillerden Ahmet Şık’a hazırlatılan örgütsel dokümanın kitap olarak “Emniyet Müdürü Sabri Uzun” ismi ile yayınlatılmasının planlandığı anlaşılmıştır.
            Ayrıca Ahmet Şık’tan ele geçirilen örgütsel taslaklar ile ODATV’den ele geçirilen “000KITAP” isimli word dosyasındaki örgütsel doküman mukayese edildiğinde aralarında bir çok farklılıkların olduğu görülmüştür. Konuyla ilgili hazırlanan raporlar incelendiğinde;
-ODATV’den ele geçirilen örgütsel dokümanın 189 sayfa olduğu, Ahmet Şık’tan ele geçirilen örgütsel taslağın ise 299, 301 ve 302 sayfa olduğu,
-ODATV’den ele geçirilen örgütsel dokümanda, taslağın son iki sayfasında kırmızı renkle ve büyük harflerle “NOTLAR” başlığı altında yazılmış taslağa eklenmesi gereken hususların belirtildiği notlar olduğu, Ahmet Şık’tan ele geçirilen örgütsel taslaklarda ise bu notların çalışmaların ilk iki sayfasında yer aldığı,
- ODATV’den ele geçirilen örgütsel dokümanda, “NOTLAR” bölümünün ilk kısmında “Sabri Uzun Hoşdere Caddesi Reşat Nuri Sokak No:85/3 Çankala/Ankara” yazdığı, Ahmet Şık’tan ele geçirilen taslaklarda ise Sabri Uzun’la ilgili bu notların bulunmadığı,
- ODATV’den ele geçirilen örgütsel dokümanda, çalışmanın sonunda “NOTLAR” bölümünde yazılı hususların içeriklerinin bulunmadığı, Ahmet Şık’tan ele geçirilen taslaklarda ise “NOTLAR” bölümünde yazan hususların içeriklerinin birçoğunun ayrıntılı olarak çalışmaya eklendiği,
- ODATV’den ele geçirilen örgütsel dokümanda, çalışmanın içerisinde çeşitli yerlerde yayınlanması planlanan kitaba yapılması gereken eklemeler ve çıkarmalarla ilgili yine kırmızı renkte ve büyük harflerle çeşitli notların yazılı olduğu, ancak Ahmet Şık’tan ele geçirilen taslaklarda bu notların bir kısmının yer aldığı, bir kısmının ise notta belirtildiği şekilde ekleme yada çıkarma yapıldığından bazı notların bulunmadığı,
- ODATV’den ele geçirilen örgütsel dokümanda sadece kırmızı renkte ve büyük harflerle yazılmış notların olduğu, Ahmet Şık’tan ele geçirilen taslakta ise kırmızı renkli ve büyük harflerle yazılmış bu notların yanı sıra, parantez içerisinde ve (*) işareti ile başlayan yine taslağa yapılması gereken ekleme ve çıkarmalarla ilgili yönlendirmeler ve talimatlar içeren çeşitli notların olduğu görülmüştür.
            Dolayısıyla ODATV’den ele geçirilen örgütsel dokümanın, yayınlanması planlanan kitapla ilgili yapılan ilk çalışmaları içerdiği, bu çalışmalar üzerine, yine ODATV’den ele geçirilen “Sabri uzun” isimli word dosyasındaki “Kitaba çalışırken cesur olun. Çıkarma ve ekleme yapmaktan çekinmeyin. Bu kitap Simondan daha kapsamlı olmalı. Nedimi kutlarım. Ahmet’i çalıştırsın.” Şeklinde yazılı talimatlar doğrultusunda gerekli ekleme ve çıkarmaların yapılması için kırmızı renkle ve büyük harflerle gerekli notların yazıldığı, taslağa yapılması gereken ekleme ve çıkarmalarla ilgili gerekli talimatlar yazıldıktan sonra yeniden Ahmet Şık’a gönderildiği ve sonraki süreçte örgüt mensupları ile birlikte ekleme ve çıkarma yapılması gereken konularla ilgili çalışmalar yapıldığı ve taslağa son şekli verilmeye çalışıldığı, ancak bu süreç içerisinde taslağın yine bir kısım şüpheliler tarafından yeniden incelemeye alındığı ve taslağa eklenmesi çıkartılması gereken konularla ilgili parantez içerisinde ve (*) işareti ile belirtilerek yeni notların yazıldığı anlaşılmıştır.

            Ayrıca "Ahmet Kitap" isimli word belgesinde bulunan “İMAMIN ORDUSU” isimli örgütsel dokümanın yapılan incelemesi neticesinde, söz konusu çalışmanın örgütün güncel medya stratejisini ortaya koyan “ULUSAL MEDYA 2010” dokümanında belirtilen stratejiler doğrultusunda hazırlandığını gösteren çok sayıda delil tespit edilmiştir. Bu duruma birkaç örnek vermek gerekirse;
-“ULUSAL MEDYA 2010” dokümanında “STRATEJİ” başlığı altında, “Emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin Kemalist ideolojiye karşı yürüttüğü planlı ve sistematik savaşın, kamuoyuna tüm gerçekliğiyle anlatılması en önemli ödevdir.
Bunun için, yürütülmekte olan operasyonların siyasal olduğu, AKP ve Cemaatin, Cumhuriyet İlke ve Devrimlerine karşı rövanşist düşüncelerle giriştiği sivil&faşist bir hareket ve diktatörlüğe uzanan yeşil bir devrim olduğu anlatılmalıdır.” yazdığı görülmüştür. Örgütsel doküman niteliğindeki bu belge doğrultusunda örgüt üyeleri tarafından yapılan çalışmalarda:
Çalışmanın 4. Sayfasında;Ergenekon soruşturması ve davasının, AKP’nin özgürlükleri kısıtlamak için kullandığı bir araç olduğu tespiti yanlış olmaz.” yazdığı görülmüştür.
Çalışmanın 42. Sayfasında;Ergenekon soruşturmalarının bugün itibarıyla geldiği nokta devletin bağırsak temizliğinden çok 28 Şubat’ın rövanşıdır aslında. İlginç olan ise bu rövanşist operasyon ve soruşturmaları yürütenlere yönelik Fetullahçılık suçlamaları yapılmasıdır.” yazdığı görülmüştür.
Çalışmanın 68. Sayfasında;Ergenekon Silahlı Terör Örgütü operasyonları ile ilgili olarak “Avcı’nın cemaatin avı olmaya mahkum olacağını vurgulayan Kındıra, ‘Cemaatçi polisler, kendi kadrolaşmalarını tamamlayabilmek için önce Atatürkçü, demokrat, ulusalcı kesime yönelik operasyonlar yaptılar.’ diyordu.” yazdığı görülmüştür.

-“ULUSAL MEDYA 2010” dokümanında “STRATEJİ” başlığı altında, “Saldırıların bilinçli olarak TSK ve Yüksek Yargı başta olmak üzere Anayasal Kurumlara karşı yürütüldüğü işlenmelidir.” yazdığı görülmüştür.
Çalışmanın 39. Sayfasında; “... Ergenekon soruşturmaları vesilesiyle askerin geriletmesini de sağladığı için neredeyse demokrasi kahramanı ilan ettikleri Gülen’in, ....” yazdığı görülmüştür.
Çalışmanın 44. Sayfasında; “... Ergenekon soruşturmaları sırasında ordunun birbiri ardına ortaya çıkan darbe planlarıyla TSK’nin halk nezdindeki itibarı yerlerde sürünmeye başlamıştı.” yazdığı görülmüştür.
Çalışmanın 209. Sayfasında;Savcı Salim Demirci’ye ait olduğu iddia edilen ses kaydındaki ifadeler şöyleydi: “……YÖK’ü harcadılar. Tek tek bitti… Yargıyı bitirdiler. ... Yargıtay’ın başında bir tane İslamcı var.”” yazdığı görülmüştür.

-“ULUSAL MEDYA 2010” dokümanında “STRATEJİ” başlığı altında, “Kemalist ideolojiye karşı yürütülen savaşa destek veren medya organlarına yandaş medya damgası vurulmalıdır.” “Yürütülen davaların insan haklarını ihlal temelinde, telafisi mümkün olmayan hukuki ve siyasi sonuçlar doğuracağı işlenmelidir.” yazdığı, bu stratejilere paralel olarak;
Çalışmanın 241. Sayfasında; Hükümete ve tüm hukuk ihlallerine ve yürütülüşündeki aksaklıklara rağmen Ergenekon soruşturmasına yandaş olanı ve olmayanıyla tüm medya sus pus olmuştu. ...” şeklinde yazdığı görülmüştür.

-“ULUSAL MEDYA 2010” dokümanında “STRATEJİ” başlığı altında, “Başlatılan yargı sürecinde karşı tarafın elde ettiği delillerin boşa çıkarılması, değersizleştirilmesi ve normalleştirilmesi adına savunma makamlarının geliştirmekte oldukları argümanlar kullanılmalıdır. Bu kapsamda tespit edilecek zayıf halkalar ve iddialar gündeme taşınmalı ve davanın geneliyle özdeşleştirilmelidir.
Güçlü tez ve delillerle karşı karşıya kalındığında, konunun ekseni değiştirilmeli, gri ve kara propaganda unsurları etkin bir şekilde kullanılmalıdır. Kitlesel hafıza süresinin kısalığı dikkate alınarak, ilk şokun atlatılması ve kitlelerde kalıcı kabullerin oluşmasına fırsat verilmemesi önem taşımaktadır.” yazdığı görülmüştür.
            Çalışmanın 287-288. Sayfasında; Müfettiş değişti gerçek ortaya çıktı” başlığı altında; ... Ergenekon Operasyonu için Emniyet’te alt yapı hazırlandığı kuşkusunu yaratmakta.
Yoksa Ergenekon Davası, bir kurgu mu; bir düzmece mi?
...Bu bulgular sonucunda, Silivri’de yürütülmekte olan ERGENEKON DAVASI’NIN SONUCUNUN DA, KURGULU, KUŞKULU VE DÜZMECE bir kararla neticelenmesi veya sürüncemede kalması, Türk Milleti’ni çok üzecektir. Şeklinde bir eklentiyi düşününüz” şeklinde notların yazılı olduğu görülmüştür.

-“ULUSAL MEDYA 2010” dokümanında “STRATEJİ” başlığı altında, “Davayı yürüten kurumlara yönelik kamuoyu desteğini kırmak için, gerek kurumsal gerekse bireysel düzeyde yıpratılmaları ve güvenilirliklerinin zedelenmesi gerekmektedir. Haklarında geniş ve detaylı araştırma yapılarak soruşturma açılması sağlanmalı ve üzerlerinde baskı oluşturulmalıdır.“ yazdığı görülmüştür.
Çalışmanın 4. Sayfasında; “...Zaten tüm bu süreç boyunca operasyonun kolluk kuvveti olan polislere ve soruşturmayı yürüten başta Zekeriya Öz olmak üzere tüm savcılara hep aynı eleştiri yöneltildi: Fethullahçılık.” yazdığı görülmüştür.
Çalışmanın 55. Sayfasında; “... Bu doğrultuda önce KOM Daire Başkanlığı, sonra İstihbarat Dairesi Başkanlığı, ardından da İstanbul ve Ankara İstihbarat Şubesi ve bunlarla paralel olarak özel yetkili mahkemelerin savcı ve hâkimlerinin de belli oranda belirli eğilimlerde olan kişilerden oluşturulduğunu bugün net olarak görmek mümkün.” yazdığı görülmüştür. Çalışmayla ilgili yukarıda örnekler çok fazla olduğundan burada fazla ayrıntıya girilmemiştir, iddianame eklerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce hazırlanan raporda konunun tüm ayrıntılarıyla örneklendirildiği görülmüştür.
Dolayısıyla örgütsel dokümana yapılan hemen hemen tüm eklemelerin Ahmet Şık’a bu çalışmayı yaptıran diğer örgüt mensuplarınca yapıldığı ve çalışmanın tamamen ERGENEKON davası sürecini etkilemek ve yönlendirmek amacıyla kaleme alındığı anlaşılmıştır.
            - Kitap olarak yayınlanması planlanan örgütsel çalışmanın, örgütün temel dokümanlarından olan ve son süreçte örgütün medya yapılanmasını yeniden şekillendirmek amacıyla hazırlanan “ULUSAL MEDYA 2010” dokümanında belirtilen stratejiler doğrultusunda hazırlandığı anlaşılmıştır.
            - Kitap olarak yayınlanması planlanan örgütsel çalışmanın, ERGENEKON davasının hukuki bir dava olmaktan öte siyasal bir dava olduğu, TSK ve Yüksek yargı başta olmak üzere Anayasal kurumların hedef alındığı tezleri işlenerek davanın kamuoyunda inanılırlığını ortadan kaldırmaya yönelik toplumu yanlış bilgilendirme yapılması amaçlanmıştır.
            -Bu kitap çalışmasında; hukuki çerçevede ve bugüne kadar şüphelilerden ele geçirilen somut delillerle yürütülmekte olan ERGENEKON soruşturması ve kovuşturmasının, Gülen cemaati tarafından yürütülen bir tertip ve düzmece olduğunun işlendiği, böylelikle soruşturmayı yürüten kurum ve çalışanlarına ağır iftiralarda bulunarak kamuoyundaki güvenilirliklerinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve nihai olarak davanın kıymetsizleştirilmesinin hedeflendiği anlaşılmıştır.
            - Ayrıca kitap olarak yayınlanması planlanan örgütsel çalışma ile Emniyet Teşkilatının cemaat tarafından ele geçirildiği ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısında alternatif silahlı bir güç oluşturulduğu öne sürerek devletin kurumları arasında çatışma çıkarmayı hedeflediği görülmüştür.
- Yukarıda belirtilen amaçların yanı sıra söz konusu örgütsel dokümanın 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan genel seçimler öncesi yayınlanması planlanarak, genel seçimler öncesi ülke gündemini etkilemeyi ve yönlendirmeyi amaçladığı görülmüştür.
            - Kitap olarak yayınlanması planlanan örgütsel çalışma ile Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda propaganda yapıldığı, bu kapsamda özellikle devam etmekte olan dava sürecini etkileyerek ve yönlendirerek adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs edildiği anlaşılmıştır.
            Sonuç Olarak; Ahmet Şık alınan ifadesinde her ne kadar “İMAMIN ORDUSU” başlıklı örgütsel dokümanı kendi başına hazırladığını beyan etmişse de; gerek ODATV’den ele geçirilen örgütsel notlar ve örgütsel dokümandaki notlar, gerek Ahmet Şık’tan ele geçirilen taslaklardaki notlar ve soruşturma kapsamında elde edilen diğer deliller, “İMAMIN ORDUSU” başlıklı örgütsel dokümanın sadece Ahmet Şık tarafından oluşturulmadığını, Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün talimatları ve yönlendirmeleri doğrultusunda diğer şüphelilerle birlikte hazırlanan bir kitap çalışması olduğunu ortaya koymaktadır.

            14.02.2011 günü ODATV de yapılan aramada ele geçirilen deliller doğrultusunda, diğer şüphelilerin yanı sıra şüpheli Ahmet Şık’a yönelik de teknik takip çalışması başlatılmıştır. Kısa bir süre devam eden çalışmalarda, Ahmet Şık’ın ODATV de ele geçirilen delillerden dolayı çok tedirgin olduğu, her an kendisinin de gözaltına alınacağı endişesi taşıdığı, bu nedenle yapılan yönlendirmelerle “İMAMIN ORDUSU” isimli çalışmayı tamamlamadan ve olduğu haliyle basmaya çalıştığı tespit edilmiştir. Konu ile ilgili telefon görüşmelerinden birkaç örnek vermek gerekirse;
            Tape No:16148, 25.02.2011 günü saat:18.54’de Ahmet Şık’ın X Şahıs ile yaptığı telefon görüşmesinde özetle; A.Şık’ın “Ne yapayım ya uğraşıp duruyorum EVİ NE ZAMAN BASACAKLAR DİYE BEKLİYORUM” dediği, X Şahıs’ın “Niye öyle bir şey mi var” dediği, A.Şık’ın “Senin dünyadan haberin yok galiba” “Oğlum bu Soner Yalçın işine adım karışmış varya” “Ya bir bilgi notu, benim üzerinde çalıştığım kitap onların bilgisayarında çıktı…” “Bir bilgi notu var hani şu anlama geliyor, Nedim bana yazdırıyormuş, ama bize de Ergenekon yazdırıyormuş kitabı, falan filan anlamına gelen bir sürü ...” dediği, X Şahıs’ın “peki senin kitabın notlarının bu adamın bilgisayarından çıkması” dediği, A.Şık’ın “Not bana ait değil o sanki şey Ergenekoncular öyle bir not hazırlamış gibi gözüküyor” “Orada gözüküyor yani KİTABIN YANILMIYORSAM 3 AY ÖNCEKİ HALİ FİLAN yani” “YANİ BİR KAÇ GÜNDÜR TEDİRGİNİM ama bilmiyorum yani olabilir” “Olmasını gerektirecek bir şeyde yok ortada anladın mı yani” dediği,
            Tape No:16145, 25.02.2011 günü saat:11.56’da Ahmet Şık ile X Bayan’ın yaptığı telefon görüşmesinde özetle; A.Şık’ın “Sen kitapla ilgili yol alabildin mi” “Ya dün Fikret abiyle buluştukta avukatla” “İş iyice karıştı ya” “Yerinde olsam dedi kitabı tamamlamadan dedi hemen şu kargaşaya bir son vermek adına” “Sonraki baskılarda da bitmiş halini verirsin dedi” “Destek yayınlarındaki genel yayın yönetmeninin adını hatırlıyor musun ya” dediği, X Bayan’ın “Ersoy bahsetmişti OLMADI NEDİMLE KONUŞ” dediği,
            Tape No:16146, 25.02.2011 günü saat:17.11’de Ahmet Şık ile Yücel’in yaptığı telefon görüşmesinde özetle; A.Şık’ın “Dün biz avukatlarla bir aradaydık da” “Bana dediler ki sen bu KİTABI BİTİRMEYİ BEKLEME, ŞU HALİYLE HEMEN BAS, çünkü çok şaibe yaratıldı” “Bir not düş üstüne yani kitap tamamlanmadı ama bu nedenle erken çıkıyor sonraki baskıda bitirilecektir diye bir notla hemen bas görülsün ne olduğu, bu kadar üzerinde fırtına koparılıyor dendi tamam mı” “Korkunç korkunç şeyler yazılıp çiziliyor zaten kitap büyük oranda bitmişti ama konuşuruz BİR ŞEY EKLENECEKTİ onu sonra konuşuruz şimdi kitap Destek Yayınları diye bir yayın evi var, olar talip olmuştu tamam mı şimdi yayın yönetmeniyle görüştüm ben” “Ama bu son dalga üzerinden korkabilir mi demeye getiriyor korkabilir dedi yani tamam mı” “Bu kitap para kazandıracak bir kitaptır açık konuşmak gerekirse bu kadar da şaibenin üstüne bilmiyorum aslında konuşabiliriz abi ben bilmiyordum senin kitap mitap basabileceğini” dediği, Yücel’in “Ya tabi işte biz hem kitap basıyoruz hem de şimdi o işe hız verdik önümüzdeki aylarda işte çeşitlli kitaplar zaten çıkaracağız” dediği,
            Tape No:16149, 25.02.2011 günü saat:20.20’de Ahmet Şık ile Mehmet..?’in yaptığı telefon görüşmesinde özetle; A.Şık’ın “FİKRET ABİYLE KONUŞTUM BU GÜN BANA DEDİ Kİ KİTABI TAMAMLAMAYI BEKLEME HEMEN KİTABI BAS DEDİ ŞU ŞAİBEYİ ORTADAN KALDIRALIM DEDİ” dediği, Mehmet’in “Aynı kanaatteyim sadece yani benim kişisel fikrimi sorarsan o düzeltmeleri yap” dediği, A.Şık’ın “Abi onunla uğraşamam ya harbiden bir de çok zorlanırım yani öyle bir şeyim halim var yani biliyor musun çok sıkıldım ve bıktım.Yani hele şu son bir hafta da iyice kusacağım yani midem bulandı herşeyden ya” “Evet yani bir de o dediğin şeyi yapmadan verdiğimizde de bizim üzerimizde bir gölge kalacağını düşünmüyorum yani benim üzerimde” dediği, Mehmet’in “Yo yo hayır ben gölge kalacağı için demiyorum daha güçlü olursun” dediği,
            Tape No:16152, 26.02.2011 günü saat:16.48’de Ahmet Şık ile Ersoy’un yaptığı telefon görüşmesinde özetle; A.Şık’ın “…şu son gelişmeleri takip ettin mi” “…işler biraz karıştı” “…avukat dedi ki ya çok şaibe kaldı üstünde bunu ortadan kaldırmak için kitabı tamamlamadan sen bastır dedi tamam mı, zaten kitap büyük oranda bitmişti BİRŞEY BEKLİYORDUM O GELMEDİ HENÜZ” dediği, Ersoy’un “bu iş hakikaten karıştı farkındasın değil mi” “mesela sonrasında o internet sitesinde yayınlanan yazı” “Ya mesela o işte Murat Didin in ne alakası var yani Murat Dide yi bilmiyorum sen gören bir adamsın” dediği, A.Şık’ın “Ama dikkat et Murat, Semra, Ahmet 3 de gazetecilik yapıyor anladın mı” dediği anlaşılmıştır.
Şüphelinin, Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine uygun olarak, dava sürecini olumsuz etkilemek ve yönlendirmek amacıyla, örgütün güncel medya stratejisini ortaya koyan 'Ulusal Medya 2010' dokümanında belirtilen stratejiler doğrultusunda Sabri Uzun adıyla yayınlanması planlanan 'İmamın Ordusu' isimli örgüt dokümanın yazılmasında görev almıştır. Bu süreçte Ahmet Şık’ın, Hüseyin Soner Yalçın’ın talimatı ve Nedim Şener'in yönlendirmesi doğrultusunda hareket ettiği belirlenmiştir. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan genel seçimler öncesi yayınlanması planlanarak, genel seçimler öncesi ülke gündemini etkilemeyi ve yönlendirmeyi amaçladığı da anlaşılmıştır.

Yukarıda ayrıntılarıyla sunulan bütün bilgi ve belgelerdeki delillere göre şüpheli Ahmet Şık’ın;
Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün hiyerarşik yapısı içerisinde bulunmamakla birlikte, örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda örgütsel doküman hazırlayarak örgüte yardım ettiği anlaşılmakla,

Üzerine atılı eylemlerine uyan; Türk Ceza Kanunu'nun 220/7, 314/3. maddeleri delaletiyle Türk Ceza Kanunu'nun 314/2. maddesi ve Terörle Mücadele Kanununun 5. maddesi gereğince cezalandırılması ve hakkında TCK.'nın 53 ve 58/9. maddelerinin uygulanması talep edilmiştir. 

odatv iddianamesi (haber yapmak)

Tape No:15517, 07.12.2009 günü saat:14.17’de Hüseyin Soner Yalçın ile Yalçın Küçük’ün yaptığı telefon görüşmesinde özetle; Y.Küçük’ün “Ben çocuklara da söyledim şu bu çok ciddi bir SİLİVRİ BİR İKİ SAYFA ÖNEMLİ DURUŞMA GÜNLERİNİ VERMEK ÇOK YARARLI OLABİLİR bugün adliyedeydim ordaki hakimler söyledi…” “Ona şunu da anlattım ki yani sizin vaktinizi almaz genç bir avukat çok parlak bi avukat gidiyor oraya” “Sizdeki arkadaşlardan biri bağlantı..ondan alırsa çok çok yararlı olur” dediği, S.Yalçın’ın “Çok iyi olur çok iyi olur çünkü savunmaları kimse vermiyor medyada” … “Çok iyi olur öyle bir şey olursa çünkü biz bi yerden bulduk teğmenin savunmasını koyduk” dediği,

12 Eylül 2011 Pazartesi

odatv iddianamesi (darbe mi olsun yani)

Yürütülen teknik takip çalışmaları sırasında, darbeye zemin hazırlama faaliyetlerinin sadece ODATV bünyesinde yapmadığı, aynı zamanda bazı medya mensuplarına da bu doğrultuda haberler yaptırılmaya çalışıldığı anlaşılmıştır. Konu ile ilgili telefon görüşmelerine ve Soner Yalçın’ın yönlendirmeleri doğrultusunda kaleme alınan yazılara bakıldığında;
Tape No:15482, 01.07.2009 günü saat:14.58’de Hüseyin Soner Yalçın ile O. E.’nin yaptığı telefon görüşmesinde özetle; O.E.’nin “Şöyle bir yazı herhalde artık bu işin siyasi olduğu gayet aleni bir şekilde ortaya çıktı yani bu kadar da göstere göstere yapılması” dediği, S.Yalçın’ın “ABİ YANİ BU TÜRKİYE İÇ SAVAŞ YAŞIYOR” “İÇ SAVAŞ İŞTE BOMBALAR ATILDIĞI ZAMAN İÇ SAVAŞ YAŞANMAZ YANİ” “Bir Genel Kurmay Başkanı çıkıp ta kağıt parçası diyor” dediği, (…) O.E.’nin “Evet evet bir tek şey Abdullah Gül” dediği, S.Yalçın’ın “Onda da görüşünü açıkladı abi” “Görüşünü açıkladı abi bu tehlikelidir dedi” “PKK ile ilgili bilmem ne demesin mi abi adam yani, toplumsal uzlaşma hep savaşıyor adam abi, İÇ SAVAŞ VAR BU ÜLKEDE DE YA” “DARBE Mİ YAPILSIN İSTENİYOR BEN ONU ANLAMIYORUM DARBE Mİ YAPILSIN İSTENİYOR ondan sonra toptan bir temizleme mi yapmak istiyorlar askeriyede de” dediği, O.E.’nin “OKEY TAMAM DARBE Mİ İSTİYORUZ DARBE Mİ OLSUN İSTİYORSUNUZ GİBİ BAŞLIK” dediği, S.Yalçın’ın “Evet ya da darbe olacak korkusuyla büyük bir operasyon yapıp TSK’nın yani işte Orta Doğu’ya sürmek istiyorlar bütün hedefleri bu yani” dediği tespit edilmiştir. 

odatv iddianamesi (e-mail)

Şüpheli Barış Pehlivan’ın ikametinden ele geçirilen “MHV2060BH _NW18T6229459” seri numaralı hard disk içerisinde “Outlook.pst” isimli e-posta arşivleme dosyasında bulunan Soner Yalçın’a ait “sonery@hurriyet.com.tr” adresinden gönderildiği anlaşılan e-posta içeriğinde; “DUYURU: Önce bunu haberleştireyim dedim sonra sizinle paylaşmaya karar verdim.
Dün Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüştü… Başbuğ köşk görüşmesinde TSK içinde bir darbe hazırlığı olduğuna ikna mı oldu? Ya da gerçekten AKP Hükümeti'ni düşürmek için emir komuta zincirine bağlı olmayan yani 27 Mayıs gibi bir darbe hazırlığı mı vardı? Bugün yapılan bu ikinci operasyonu nasıl değerlendireceğiz? YA DA BİRİLERİ HALA İNADINA ASKERLERİ KIŞLADAN MI ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR? Evet Ya TSK'yı gözden düşürme operasyonu Başbuğ'u da etkisiz hala getirerek sürüyor SY ” şeklinde ifadelerin yer aldığı görülmüştür.

odatv iddianame (torba yasa)

Tape No:15863, 01.02.2011 günü saat:11.49’da Barış Pehlivan ile Doğan Yurdakul’un yaptığı telefon görüşmesinde özetle; Bir süre konuştuktan sonra B.Pehlivan’ın “Onun dışında abi bu perşembe gününe kadar ki özellikle perşembe günü bak dün ben bir haberini yaptım iki tane haber yaptım işte torba yasası meselesi var ya perşembe günü birinci gündem olacak abi” “Yani büyük ihtimal ANKARA DA OLAYLAR ÇIKACAK” dediği, D.Yurdakul’un “Birde herkes o olayın birde şeyle bağlantısı kurulacak Mısır’la falan bağlantısı kurulacak” dediği, B.Pehlivan’ın “Aynen öyle MISIR’LA BAĞLANTISI KURULACAK dün yaptığım haber en çok okunanlara girdi hani bu Türkiye perşembe günü bunu konuşacak meselesi” “Biz o perşembe günü iyi kovalamamız gerekiyor olanları” dediği, D.Yurdakul’un “Evet evet perşembe günü zincir kuracaklar inşallah ...Ergenekon la suçlamazlar diye” “He çok çok büyük olaylar çıkacak çünkü şeyden baksana ya Denizli de daha adamlar adam daha oraya ayağını basmadan Denizli de bir sürü adamı tutuklamışlar ki, bunlar şimdi meclisin etrafında eylem yapacağız diyorlar hayli hayli şimdi BAYA HADİSELER ÇIKACAK” dediği anlaşılmıştır.

odatv iddianamesi(öcalan-kahire)

Bu haberle ilgili Tape No:15834, 04.02.2011 günü saat:15.35’de Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan arasında geçen telefon görüşmesinde özetle; B.Pehlivan’ın “Ya Öcalan avukatlarıyla görüşmüşte” “Demiş ki Diyarbakır da halk Mısırda ki gibi günlerce sokaktan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse işte o zaman barış gelir, bakın bakalım o zaman AKP kalır mı kalmaz mı. İşte o zaman Erdoğan ın kendisi sorunun çözümünü talep edecektir” “Demiş sence önemli mi” dediği, B.Terkoğlu’nun “Bence önemli abi” “YANİ KÖTÜ BİR ŞEKİLDE VERMEMEK LAZIM BU HABERLERİ. Hani adam da sonuçta bir şey söylüyor böyle” dediği, B.Pehlivan’ın “YANİ KÜRTLERE SOKAĞA DÖKÜLÜN DİYOR ASLINDA” dediği, B.Terkoğlu’nun “Hayır haber bu sonuçta bu abi” dediği, B.Pehlivan’ın “Yok yok nasıl veririm onu düşünüyorum başlığa hani nasıl vermek lazım yani sokaklara dökülün mü yani sonuçta” dediği, B.Terkoğlu’nun “ÖCALAN KÜRTLERE ŞUNU ÖNERDİ DİYARBAKIR KAHİRE OLSUN” dediği, B.Pehlivan’ın “Öyle verelim değil mi” “Yani hani şey yapmayalım biz bir tetikleyici unsur gibi gözükmeyelim” dediği, B.Terkoğlu’nun “Yok yok hayır hayır Öcalan bunu önerdi soğuk bir şekilde vermek lazım he” “YA BİR DE DİKKAT ET ŞEY LAFLAR FALAN SÖYLÜYORSA ORDA AKP Yİ ELEŞTİREN ONLARI KULLANMAK LAZIM” dediği, B.Pehlivan’ın “Yok ya baktım” dediği, B.Terkoğlu’nun “Yaptım işte bugüne kadar yanlış anlamışım işte Ergenekon aslında şu değilmiş filan onlar çok önemli laflar oraya ...laflar ediyorsa onları seçmek lazım gerisini boş vermek lazım.” dediği tespit edilmiştir.